DUYGULARIMI İLMEK İLMEK TANIMAK: ÖRGÜ VE DUYGULAR
- WellKnit
- 19 May
- 6 dakikada okunur
Elimize bir şiş ve birkaç ip aldığımızda, aslında yalnızca bir kazak ya da atkı örmüyoruz. Her bir ilmek, iç dünyamızdan gelen bir mesajı, bastırılmış bir hissi ya da anlamlandırmaya çalıştığımız bir duyguyu taşıyor. Örgü örmek; yalnızca bir hobi değil, aynı zamanda duygusal farkındalık geliştiren, kişinin kendine dönmesini sağlayan derin bir süreçtir. Örgü terapisi, hem rahatlatıcı bir uğraş hem de bir tür duygusal ifade biçimi olarak dikkat çekiyor. Bu yazıda, örgü ve duygular arasındaki görünmez bağları keşfedecek, “Hangi duygular örgüye gizlenmiş olabilir?” sorusunun peşine düşeceğiz.
Örgünün Duygularla Dokusu
Örgü örmek, ilk bakışta yalnızca basit bir el işi gibi görünebilir. Ancak bu ritmik, tekrar eden hareketlerin altında çok daha derin bir psikolojik ve duygusal süreç gizlidir. Her ilmek, aslında kişinin içsel dünyasının sessiz bir ifadesidir. Örgü ve duygular arasındaki ilişki, son yıllarda bilimsel araştırmalarla da desteklenerek daha görünür hale gelmiştir.
Harvard Medical School’un 2013 yılında yayınladığı bir çalışmaya göre, örgü gibi tekrar eden, ritmik motor aktiviteler beynin ödül merkezini uyarır ve serotonin seviyesini artırır. Bu durum, kişinin kendini daha iyi hissetmesine ve duygusal olarak dengelenmesine katkı sağlar. Araştırmacılar, örgünün özellikle anksiyete ve depresyon belirtilerini azaltmada etkili olduğunu belirtmiştir (Riley, 2013).
Ayrıca, 2011 yılında İngiltere’de yapılan bir anket çalışmasında (Knit for Peace), katılımcıların %81’i örgü örmenin onları daha mutlu ve daha az stresli hissettirdiğini bildirmiştir. Bu da örgü terapisi kavramının ne kadar gerçek ve işlevsel olduğunu göstermektedir. Özellikle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), kronik stres ve duygu regülasyonu problemleri yaşayan bireylerde örgünün pozitif etkileri gözlemlenmiştir.
Bu noktada dokunsal meditasyon kavramı devreye girer. Parmak uçlarımızla ipliği hissederken, şişlerin tıkırtısıyla ritme girerken, zihnimiz yoğun düşünce kalıplarından uzaklaşır. Sanki her ilmekle birlikte içimizdeki bir düğüm çözülür.
Örgü ile rahatlama, yalnızca zihinsel bir boşalma değil, aynı zamanda bastırılmış duyguların da yüzeye çıkmasına olanak tanır.
Kimi zaman farkında bile olmadığımız duygular, örgü sırasında kendiliğinden belirir. Bastırılmış öfke, yas, özlem ya da sevinç… Tüm bu duygular, ördüğümüz desenlerin içinde adeta birer mesaj gibi saklanır. Her model, her renk seçimi bilinçdışından gelen bir çağrının yansıması olabilir.
Böyle bakıldığında, örgü yalnızca bir uğraş değil, aynı zamanda bir duygusal farkındalık pratiğidir. İç dünyamızın karmaşıklığını çözmek için kelimelere ihtiyaç duymadan, ipliğin rehberliğinde kendi ruhumuzla bağlantı kurabiliriz. Duyguların dili, çoğu zaman sessizlikte ve yaratıcılıkta saklıdır. Örgü de bu dilin en saf formlarından biridir.
Duygusal Farkındalıkta Örgünün Rolü
Günümüzün hızlı tempolu yaşamı, bireylerin kendi duygularını fark etmesini ve anlamasını her zamankinden daha zor hale getiriyor. Duygusal farkındalık, yalnızca ne hissettiğimizi anlamakla kalmaz; aynı zamanda bu duyguların neden ve nasıl ortaya çıktığını kavrayarak, onlara sağlıklı tepkiler verebilmemizi de sağlar. Bu noktada örgü örmek, hem zihinsel hem de duygusal farkındalığı artıran güçlü bir araç olarak karşımıza çıkıyor.
Örgü sırasında tekrar eden hareketlerin oluşturduğu ritim, bireyin dikkatini “şimdi ve burada”ya yönlendirir. Bu durum, mindful el işleri olarak da tanımlanabilecek bir farkındalık durumunu beraberinde getirir. Zihin, geçmişin pişmanlıklarından ya da geleceğin belirsizliğinden uzaklaşır; sadece ip, şiş ve o anki ilmekle meşgul olur.
Böylelikle birey, düşüncelerinin ve duygularının farkına daha derinlemesine varır.
Stanford Üniversitesi’nin 2018 yılında yaptığı bir çalışmada, yaratıcı uğraşlar ile duygusal farkındalık arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Araştırmacılar, özellikle yaratıcı kendini ifade yolları arasında yer alan örgünün, bireylerin bastırdıkları duyguları güvenli bir şekilde ortaya koymalarına yardımcı olduğunu belirtmiştir.
Çünkü örgü, dilin sınırlayıcı yapısına ihtiyaç duymadan duygularla bağ kurmanın sezgisel bir yoludur.
Ayrıca örgü sırasında yaşanan akış hali (flow), bireyin iç dünyasını daha açık ve dürüst bir şekilde gözlemlemesini sağlar. Bu, özellikle kendini ifade etmekte zorlanan bireyler için bir tür duygusal boşalım ve iyileşme süreci başlatabilir.
El işiyle içsel huzuru bulmak ve duygularla temasa geçmek, günlük hayatın içinde mümkün görünmeyebilir. Ancak örgü, bunu mümkün kılar. Her ilmekle birlikte, kişi kendi duygu haritasında bir keşfe çıkar. Zamanla bu keşif, yalnızca farkındalık değil, aynı zamanda dönüşüm de getirir.
Örgünün Terapötik Gücü: Stresi Azaltma ve Duygu Dengesi
Hayatın temposu arttıkça stres, kaygı ve duygusal dengesizlik birçok insanın günlük yaşamını etkileyen temel problemler haline gelmiştir. Modern terapötik yaklaşımlar yalnızca konuşma terapileriyle sınırlı kalmayıp, sanat temelli ve beden odaklı teknikleri de kapsamına almaya başlamıştır. Bu noktada örgü terapisi, hem zihinsel rahatlama sağlayan hem de duyguları düzenleyen etkili bir araç olarak dikkat çeker.
El işiyle stres yönetimi, basit gibi görünen motor aktivitelerin sinir sistemi üzerinde doğrudan etkili olmasıyla başlar. Örgü sırasında beyin, parasempatik sinir sistemini devreye sokar. Bu sistem, bedenin gevşeme ve iyileşme sürecini başlatan “dinlen ve sindir” yanıtından sorumludur. Yani, her ilmek aynı zamanda beyinde biyokimyasal bir rahatlama sürecini tetikler.
2009 yılında Mayo Clinic tarafından yapılan bir araştırmada, örgü örmenin kalp ritmini yavaşlattığı, kan basıncını düşürdüğü ve depresyon belirtilerinde azalma sağladığı belirtilmiştir. Özellikle kronik stres yaşayan bireylerde, düzenli örgü pratiğinin kaygıyı azaltıcı etkisi vurgulanmıştır. Bu bulgular, örgü örmenin psikolojik etkileri konusunda önemli bir referans niteliği taşır.
Buna ek olarak, örgü sırasında oluşan tekrar ve ritim, zihni adeta bir dokunsal meditasyon sürecine sokar. Tıpkı nefese odaklanılan meditasyonlarda olduğu gibi, şişlerin hareketine ve ipliğe odaklanmak da zihinsel gürültüyü azaltır. Kişi böylece hem mevcut duygularını fark eder hem de bu duygularla başa çıkmak için içsel kaynaklarını harekete geçirir. Bu, terapide çok önemli bir beceri olan duygu düzenleme teknikleriyle örtüşür.
Üstelik bu süreç yalnızca bireysel bir deneyim değildir. Özellikle grup terapilerinde uygulanan sanat terapisi ve örgü ilişkisi, sosyal bağ kurmayı da kolaylaştırarak kişinin kendini daha güvende hissetmesini sağlar. Bu güven ortamı, duyguların ifade edilmesini ve dönüşmesini mümkün kılar.
Örgü yaparken zihinsel rahatlama yalnızca o an için bir kaçış değil, aynı zamanda duygu durumunu stabilize eden sürdürülebilir bir iyilik halidir. Her örülen parça, hem stresin çözülmesine hem de içsel dengeye ulaşmanın bir adımıdır. Bu nedenle örgü, sadece bir hobi değil; aynı zamanda şefkatli, yargılayıcı olmayan bir terapi biçimidir.
Örgü yaparken seçtiğimiz desenler, renkler ve iplik türleri bile aslında o anki ruh halimizin birer yansıması olabilir. Canlı renklerle yapılan bir battaniye, umut ve neşe taşıyabilirken; daha koyu ve sade tonlardaki bir atkı, içsel bir yalnızlık duygusunun işareti olabilir.
Bu noktada yaratıcı kendini ifade yolları devreye girer. İfade edilemeyen duygular, seçilen ipliğin dokusunda, örülen motifte ya da uygulanan tekniklerde kendine bir alan bulur. Bu, özellikle duygularını söze dökmekte zorlanan bireyler için etkili bir duygusal iyileşme yöntemidir.

Comments