top of page

SEVGİ İLE ÖRÜLEN BAĞLAR: İLİŞKİLERDE SABIR VE EMPATİ

İnsan ilişkileri çoğu zaman görünmez bir örgüye benzer. Her sözcük, her davranış ve her duygu, o bağı biraz daha güçlendiren ya da zayıflatan bir ilmek gibidir. Nasıl ki örgü örerken iplik sabırla işlenir, ilişkilerde de sabır ve empati bağların kalitesini belirler. İlginç olan ise, örgü örmenin yalnızca bireysel bir hobi değil, aynı zamanda ilişkilerde sabır ve empatiyi besleyen bir yaşam pratiği olmasıdır.
Psikoloji alanındaki araştırmalar, ilişkilerin sürdürülebilirliği için iki temel beceriyi vurgular: sabır ve empati. Bu yazıda, örgü örmenin sabrı nasıl geliştirdiğini, empatinin hangi yönlerini desteklediğini ve bu iki erdemin ilişkilerde nasıl “sevgiyle örülen bağlar” yarattığını bilimsel bulgularla ele alacağız.

Örgü ve İlişkiler Arasındaki Benzerlikler


İlk bakışta örgü örmek ile ilişkiler arasında bir bağ kurmak zor görünebilir. Ancak dikkatle düşünüldüğünde, bu iki süreç arasında derin benzerlikler ortaya çıkar. Hem örgü hem de ilişkiler, sabır, dikkat, emek ve süreklilik gerektiren, ilmek ilmek inşa edilen yolculuklardır. Nasıl ki bir örgü parçası tek bir ilmeğin sürekli tekrar edilmesiyle ortaya çıkıyorsa, ilişkiler de küçük ama sürekli çabaların bir araya gelmesiyle güçlenir.


Örgü örerken her ilmek, bir öncekinin devamı niteliğindedir; arada bir hata olduğunda örgü bozulur ya da düzeltme ihtiyacı doğar. Aynı şekilde ilişkilerde de yanlış anlaşılmalar, kırgınlıklar ya da iletişim kopuklukları ortaya çıkabilir. Bu noktada örgüdeki gibi sabırlı bir şekilde hatayı fark etmek, düzeltmek ve devam etmek gerekir. İlişkiler de tıpkı örgü gibi, hataları görmezden gelmek yerine üzerine düşünmeyi ve çözüm üretmeyi gerektirir.


Psikoloji araştırmaları, ilişkilerin sağlıklı şekilde devam etmesi için düzenli bakım ve duygusal yatırım gerektiğini göstermektedir (Gottman, 1994). Örgü de aynı prensiple çalışır: örgüye uzun süre ara verildiğinde ilmeklerin gerginliği değişebilir ya da model yarım kalabilir. İlişkilerde de iletişim kesildiğinde bağ zayıflar ve karşılıklı güven azalır. Bu nedenle hem örgüde hem de ilişkilerde süreklilik ve düzenli emek olmazsa olmazdır.


Örgüde kullanılan iplik, ilişkilerdeki güvene benzetilebilir. İplik ne kadar sağlam ve kaliteli olursa, ortaya çıkan örgü de o kadar dayanıklı olur. İlişkilerde de güvenin kalitesi, bağın uzun ömürlü olmasını sağlar. Zayıf ya da kopuk iplik, örgüyü nasıl bozar ya da yeniden başlamayı gerektirirse, güvensizlik de ilişkide derin yaralar açabilir.


Bir diğer benzerlik ise esnekliktir. Örgüde ipliğin yapısı, modelin esnemesi ya da sıkılığı ortaya çıkan formu etkiler. Çok sıkı örülen örgü sertleşir ve kullanışsız olabilir; çok gevşek örülen örgü ise çabuk bozulur. İlişkiler de aynı şekilde fazla kontrolcü ya da aşırı serbest bırakıldığında sağlıklı dengesini kaybedebilir. İlişkiyi esnek ama aynı zamanda bağlı kılan, tıpkı örgüdeki ideal dengeyi bulmak gibidir.


Ayrıca örgü örmek, dikkatli planlama gerektirir: model seçilir, ölçü alınır ve uygun iplik belirlenir. Bu hazırlık süreci, ilişkilerin başındaki tanıma, uyum sağlama ve ortak hedef belirleme aşamalarına benzer. Rastgele başlayan ve yönsüz ilerleyen örgüler nasıl ki istenilen sonucu vermezse, hedefi olmayan ilişkiler de zamanla anlamını kaybedebilir.


Son olarak örgüde her ilmek bir öncekiyle bağlantılıdır; arada kopukluk olursa örgü ilerleyemez. İlişkilerde de bağların sürekliliği, duygusal yakınlığın korunması ve empati, ilişkinin ilerlemesini sağlar. İlişkiyi değerli kılan, her gün atılan küçük ama düzenli adımlardır. Bu yönüyle örgü, ilişkilerdeki sabır ve bağlılığın somut bir metaforu haline gelir.


örgü ören kadın
Psikoloji araştırmaları, ilişkilerin sağlıklı şekilde devam etmesi için düzenli bakım ve duygusal yatırım gerektiğini göstermektedir.


Sabır: İlişkilerde Güçlü Bir İlmek


Örgü örmek, sabrın en somut halleriyle kendini gösterdiği bir uğraştır. Bir şişe alınan iplik, tek tek ilmeklerle birleşerek zamanla bir bütün haline gelir. Bu süreç hızlı bir tatmin sağlamaz; tam tersine uzun süreli odaklanma, tekrar, hata düzeltme ve yeniden deneme gerektirir. İşte bu yüzden örgü, sabrın gündelik hayatta nasıl işe yaradığının güçlü bir metaforudur. Aynı prensip, ilişkiler için de geçerlidir.


Psikolojide sabır, bireyin gecikmiş ödüllere katlanabilme kapasitesi olarak tanımlanır. Walter Mischel’in ünlü “Marshmallow Deneyi” (1972) sabrın, uzun vadeli mutluluk ve başarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu göstermiştir. Çocukken sabır gösteren bireylerin, yetişkinlikte daha sağlıklı ilişkiler kurduğu ve stresle baş etmede daha başarılı oldukları ortaya konmuştur. Bu bulgular, ilişkilerde sabrın ne kadar temel bir unsur olduğunu kanıtlar niteliktedir.


İlişkiler, tıpkı örgü gibi, sabır gerektiren bir inşa sürecidir. Çiftler arasında farklı bakış açıları, günlük yaşamın getirdiği zorluklar veya iletişim kazaları kaçınılmazdır. Burada sabır, bu farklılıkları tolere edebilmek, bir anlık öfke ya da kırgınlık yerine ilişkiyi bütün olarak görebilmek anlamına gelir. Örneğin, partnerin yoğun iş temposundan dolayı geç yanıt vermesi, sabırsızlıkla çatışmaya dönüşebilir; ancak sabırlı yaklaşım, bu durumu anlayışla karşılamayı ve empatiyle değerlendirmeyi sağlar.


Örgüde bir ilmeğin yanlış atılması nasıl ki sabırlı bir şekilde geri sökülerek düzeltiliyorsa, ilişkilerde de yanlış anlaşılmalar veya hatalar sabırla ele alınırsa bağlar güçlenir. Burada önemli olan, tek bir hata yüzünden bütün emeğin göz ardı edilmemesidir. Çünkü sabır, hataların düzeltilmesine izin verir ve bağın devamlılığını sağlar.


Araştırmalar, sabırlı bireylerin ilişkilerinde daha fazla empati, affedicilik ve bağlılık sergilediğini ortaya koymuştur (Schnitker & Emmons, 2007). Sabır, sadece çatışmaları önlemekle kalmaz, aynı zamanda ilişkide güveni artırır. Çünkü sabırlı olmak, karşı tarafa “Seni olduğun gibi kabul ediyorum” mesajını verir. Bu da partnerler arasında güvenli bir bağlanmayı destekler.


Sabır aynı zamanda ilişkilerde duygusal düzenleme becerisini de güçlendirir. Kişi sabırlı olduğunda, öfke, hayal kırıklığı veya aceleci beklentilerle hareket etmek yerine duygularını dengeler. Bu, örgü örerken yanlış giden bir noktada ipliği sertçe çekip koparmak yerine ilmekleri dikkatle söküp yeniden başlamak gibidir. Yani sabır, ilişkiyi sürdürülebilir kılan bir “tamir mekanizması” işlevi görür.


Bilişsel davranışçı terapilerde (BDT), sabır genellikle “zihinsel dayanıklılık” ve “beklemeye tahammül edebilme” olarak ele alınır. Bu bağlamda sabrı geliştiren bireyler, ilişkilerinde daha az stres yaşar ve sorun çözme becerileri artar. Bu da gösteriyor ki sabır, sadece bireysel bir erdem değil, aynı zamanda çiftler arasında köprü kuran bir yetenektir.


Kısacası sabır, ilişkilerde birleştirici bir ilmek gibidir. Küçük kırılmaları onarır, bağları güçlendirir ve ilişkiye uzun ömürlü bir sağlamlık kazandırır. Nasıl ki sabırla örülen bir atkı yıllar boyu kullanılabilir hale geliyorsa, sabırla yürütülen bir ilişki de yıllara meydan okuyabilir.


Empati: Karşıdakinin İlmeğini Hissetmek


Empati, insan ilişkilerinin görünmez ipliği gibidir. Bir insanın duygularını anlamak, onun bakış açısını görebilmek ve bu farkındalıkla hareket etmek, ilişkilerin kalitesini belirleyen en temel unsurlardan biridir. Psikoloji literatüründe empati, bilişsel ve duygusal olmak üzere iki boyutta ele alınır: bilişsel empati, karşıdakinin ne düşündüğünü anlayabilme; duygusal empati ise onun ne hissettiğini hissedebilme becerisidir. Sağlıklı ilişkilerde bu iki boyut bir arada işler.


Örgü örmek, şaşırtıcı şekilde, bu iki boyutu da destekleyen bir etkinliktir. Çünkü örgü, kişiye hem kendi iç dünyasını gözlemleme fırsatı verir hem de başkalarının duygularına daha açık hale gelmesini sağlar. Ritmik, tekrarlayan hareketler kişiyi “şimdi”ye odaklar. Bu odaklanma, duygusal farkındalığı artırır. Kendi duygularının farkında olan kişi ise başkalarının duygularını daha iyi anlar.


Nörobilim araştırmaları, tekrarlayan motor aktivitelerin beynin ayna nöron sistemini aktive ettiğini göstermektedir (Decety & Jackson, 2006). Ayna nöronlar, başkalarının hislerini “taklit ederek” anlamamızı sağlayan nöral yapılardır. Birinin gülümsediğini gördüğümüzde gülümsememize yol açan ya da başkası üzgünken bizde de hüzün uyandıran bu sistem, empatinin biyolojik temeli olarak kabul edilir. Örgü örmenin ritmik doğası, bu nöral ağları güçlendirerek empati kapasitesini besler.


Örgü sırasında yaşanan farkındalık aynı zamanda öz-empatiyi de geliştirir. Kişi, kendi hatalarını kabullenmeyi, ilmek kaçtığında sabırla yeniden başlamayı öğrenir. Kendine karşı şefkatli olabilen bir birey, başkalarına da empatiyle yaklaşma eğilimindedir. Psikoloji araştırmalarına göre öz-empati ile kişilerarası empati arasında güçlü bir pozitif ilişki vardır.


İlişkiler bağlamında empati, çatışma çözümünde kritik bir rol oynar. Örneğin, partnerinizle yaşadığınız bir tartışmada sabırsızca tepki vermek yerine, onun bakış açısını anlamaya çalışmak çatışmayı yapıcı bir iletişime dönüştürebilir. Tıpkı örgüde bir ilmeğin yanlış gitmesi gibi, ilişkilerde de zaman zaman düzensizlikler olabilir; fakat empati ile yaklaşmak, bu düzensizlikleri ilişkiyi bozmak yerine güçlendiren bir deneyime çevirebilir.


Örgü üzerine yapılan araştırmalar, bu pratiğin katılımcılarda sadece bireysel rahatlama değil, aynı zamanda sosyal bağlarda artış sağladığını göstermektedir (Riley, Corkhill & Morris, 2013). İnsanlar örgü sırasında birbirleriyle deneyimlerini paylaşırken daha açık, anlayışlı ve empatik bir iletişim kurabilmektedir. Bu da empatiyi yalnızca bireysel değil, toplumsal bir beceri olarak da pekiştirmektedir.


Empatiyi örgüyle ilişkilendiren en güzel metafor belki de şudur: İlmekler birbirine bağlıdır. Birinin eksikliği tüm örgünün bütünlüğünü bozar. İlişkiler de böyledir: Karşı tarafın duygularını görmezden gelmek, bağın bütünlüğünü zedeler. Oysa empatiyle kurulan bağ, tıpkı sağlam bir örgü gibi dayanıklıdır.


Kısacası empati, ilişkilerin devamlılığı için vazgeçilmezdir. Örgü örmek ise empatiyi besleyen sessiz ama etkili bir öğretmendir. İlmek ilmek işlenen iplikler gibi, empati de ilişkileri ilmek ilmek güçlendirir, onarır ve sevgiyle örer.


Örgü ve Psikoloji: İlişkilerde Huzurun İlmeği


Psikoloji ve psikiyatri alanında yapılan çalışmalar, örgü örmenin kaygıyı azalttığını, depresif belirtileri hafiflettiğini ve sosyal bağları güçlendirdiğini ortaya koymaktadır.


İlişkiler açısından bakıldığında, örgü terapisi çiftler ya da aileler için ortak bir zemin yaratabilir. Birlikte örgü örmek, sadece keyifli bir etkinlik değil, aynı zamanda bağ kurma sürecidir. Araştırmalar, ortak aktivitelerin çiftler arasındaki bağlılık duygusunu artırdığını göstermektedir. Birlikte geçirilen bu üretken zaman, stres düzeyini düşürerek daha sağlıklı iletişim kanalları açar.


Ayrıca örgü sırasında salgılanan dopamin ve serotonin gibi nörotransmitterler, kişide mutluluk ve huzur hissi yaratır. Bu biyolojik süreç, ilişkilerde pozitif duyguları artırarak empatiyi daha kolay ortaya çıkarır.


İletişimde İlmek İlmek Farkındalık


İyi bir ilişkinin temeli sağlıklı iletişimdir. İletişim yalnızca konuşmak değil, dinlemek, anlamak ve karşıdakinin duygusuna yer açmakla mümkündür.


Örgü örmek, bir tür mindfulness yani bilinçli farkındalık pratiği olarak tanımlanabilir. Tekrarlayan hareketler kişinin zihnini “şimdi ve burada”ya odaklar. Bu odaklanma hali, kişinin ilişkilerinde daha dikkatli dinlemesine ve empati göstermesine katkıda bulunur.


Mayo Clinic’in mindfulness üzerine yaptığı çalışmalara göre, düzenli farkındalık pratikleri kişilerarası ilişkilerde daha az çatışma, daha yüksek anlayış ve %40 oranında daha iyi iletişim sonuçları sağlamaktadır. Bu bulgu, örgünün farkındalık yönüyle ilişkilerdeki iletişimi nasıl geliştirebileceğini destekler niteliktedir.


Örgüden İlişkilere Taşınan Dersler


Örgü örmek, yalnızca keyifli bir uğraş değil; aynı zamanda hayatın ve ilişkilerin bize öğrettiği temel ilkelerin bir yansımasıdır. İlmeklerin düzeni, ipliğin esnekliği, hataların düzeltilme şekli ve sabrın önemi, ilişkiler dünyasında birebir karşılık bulur. İşte örgüden ilişkilerimize taşıyabileceğimiz dersler:


1. Hataları Kabul Etmek ve Onarmak


Örgü örerken en sık karşılaşılan şeylerden biri, kaçan ilmeklerdir. Bu hatayı görmezden gelmek tüm örgünün desenini bozar; fakat sabırla geri dönüp ilmeği düzeltmek, örgünün bütünlüğünü korur. İlişkilerde de benzer bir durum söz konusudur. Yanlış anlaşılmalar, kırgınlıklar ya da iletişim kazaları kaçınılmazdır. Önemli olan hatayı görmezden gelmek değil, fark edip onarmaktır. Psikolojik araştırmalar, “onarım girişimleri”nin (repair attempts) uzun vadeli ilişki başarısının en güçlü göstergelerinden biri olduğunu ortaya koymuştur (Gottman, 1999).


2. Zamanın Değerini Bilmek


Bir kazak ya da battaniye bir günde örülmez; sabırla, parça parça işlenir. Aynı şekilde ilişkiler de emek ve zamanla olgunlaşır. Hızlı tüketilen, aceleyle yürütülen ilişkiler kırılgan olur. Tıpkı aceleyle örülen, düzensiz bir örgü gibi… Örgü bize, adım adım ilerlemenin, zamana güvenmenin ve sürecin kendisinden keyif almanın önemini öğretir.


3. Paylaşımın Gücü


Örgü genellikle bir başkası için yapılır: yeni doğan bir bebek için battaniye, sevdiklerimiz için atkı ya da kazak… Bu, yalnızca bir hediye değil, aynı zamanda sevgi ve bağlılığın somut bir ifadesidir. İlişkilerde de küçük jestler, sevgi dolu davranışlar bağları derinleştirir. Paylaşım, ilişkilerin en sağlam ipliğidir.


4. Esneklik ve Uyum


Örgüde ipliğin sertliği ya da esnekliği, örgünün nasıl görüneceğini belirler. Çok sıkı örülen örgü gergin olur; çok gevşek örülen ise formunu kaybeder. İlişkilerde de fazla katı olmak ya da aşırı gevşek davranmak dengeyi bozar. Sağlıklı ilişkiler, tıpkı ideal örgü gibi esnek ama sağlam bir denge üzerine kuruludur.


5. Empati ile Bağ Kurmak


Örgüde her ilmek bir öncekine bağlıdır. İlmekler arasındaki bağ zayıf olduğunda örgü kolayca sökülür. İlişkilerde de empati, bağı güçlü tutan bir ipliktir. Partnerin, arkadaşın ya da ailenin duygularını anlamak, bağın kopmasını önler. Psikolojik araştırmalar, empati düzeyi yüksek bireylerin ilişkilerinde daha fazla doyum ve güven yaşadığını göstermektedir (Decety & Cowell, 2014).


6. Küçük Adımların Büyük Sonuçları


Bir örgü parçası, tek tek atılan binlerce ilmekten oluşur. Her ilmek tek başına küçük görünse de, hepsi birleştiğinde büyük bir bütün ortaya çıkar. İlişkilerde de küçük davranışlar – samimi bir gülümseme, nazik bir söz, zaman ayırmak – büyük bir güven ve bağlılık inşa eder.


7. Düzen ve Disiplin


Örgü, düzenli tekrar ve ritimle ilerler. Eğer ritim bozulursa örgü dağılır. İlişkilerde de düzenli iletişim, ilgi ve özen gösterilmezse bağ zayıflar. Küçük ama düzenli davranışlar, ilişkilerde güvenli bir zemin yaratır.


8. Yaratıcılık ve Özgünlük


Her örgü modeli farklıdır; aynı iplik bile farklı ellerde bambaşka bir esere dönüşür. İlişkiler de standart bir formüle bağlı değildir. Her çiftin, her ailenin, her arkadaşlığın kendine özgü bir örüntüsü vardır. Bu özgünlüğü kabullenmek, ilişkiyi olduğu gibi değerli kılar.


Bilimsel Perspektif


Psikolojik açıdan bakıldığında, örgüden öğrenilen bu dersler “ilişki doyumu”nun temel bileşenleriyle örtüşür. İlişki araştırmaları, doyumun en çok zaman, emek, empati, sabır ve onarım becerileri ile bağlantılı olduğunu göstermektedir (Reis & Shaver, 1988). Yani örgü pratiği, ilişkilerde en çok ihtiyaç duyulan becerileri günlük hayatta tekrar etmemizi sağlar.


Sonuç


İlişkilerde sabır ve empati, tıpkı örgüdeki ilmekler gibi bağları sıkılaştırır. Örgü örmek, yalnızca bireysel huzur değil, aynı zamanda ilişkisel uyum için de güçlü bir araçtır. İlmeklerin ritmi, sabrın öğretisi ve empatiyle kurulan bağ, insanların sevdikleriyle daha derin, daha sağlam ilişkiler kurmasına katkı sağlar.


Her ilmek bir sabır, her motif bir empati… Ve bu iki değer birleştiğinde ortaya çıkan şey, sevgiyle örülmüş güçlü bağlardır. Siz de örgü örerken sadece bir atkı ya da kazak değil, aynı zamanda ilişkilerinize sabır ve empatiyi işlediğinizi hatırlayın.
















Kaynakça

  1. Riley, J., Corkhill, B., & Morris, C. (2013). The benefits of knitting for personal and social wellbeing in adulthood: findings from an international survey. British Journal of Occupational Therapy.

  2. Harvard Health Publishing. (2019). The health benefits of knitting. Harvard Medical School.

  3. Mayo Clinic. (2020). Mindfulness practices and stress reduction.

  4. Decety, J. & Jackson, P. L. (2006). A social-neuroscience perspective on empathy. Current Directions in Psychological Science.

  5. Fredrickson, B. L. (2001). The role of positive emotions in positive psychology: The broaden-and-build theory of positive emotions. American Psychologist.







Yorumlar


bottom of page